20 Ekim 2009 Salı

ÇIĞLIĞIN SERÜVENİ

Neydi acaba Munch’a korkunun resmini yaptırtan şey? Yada bu çığlığın sebebi gerçekten korkumuydu? Ve buna benzer bir çok nasıl? Niçin? Aklında ki asıl sebebi neydi bilinmez ama söylenen Edvard MUNCH’un Paris’te Musee de L’Homme’da Peru’dan gelmiş bir İnka Mumyasını gördüğü ve bu mumyadan etkilendiğidir. İşte bu mumya çığlığın ilham kaynağı olmuştur.



Edvard MUNCH, 1891’de “Çığlık”ın ilk habercisi olan “Umutsuzluk” denemelerine başlar. Yaptığı ilk umutsuzluk denemesi kırmızı gökyüzünün misafir ettiği umutsuz bir figürden oluşur. Bir yıl sonra yaptığı ikinci umutsuzluk denemesinde, o kıpkırmızı gökyüzü gitmiş yerine grileşmiş, karamsar bir gökyüzü gelmiştir. Bu karamsar hava içinde adeta ölümü beklermişcesine öylece duran figürün umutsuzluğu da ikiye katlanmıştır. Anlaşılan Munch’ın giderek yoğunlaşan duyguları ve duyarlılığı, resimlerine yol göstermekten kendini hiç alamamıştı.

Munch, hayatı boyunca yaşadıklarının, hissettiklerinin resmini yaptı. İşte Munch’ın resimlerinin en önemli özelliği de budur. Yani resimleri ile anıları arasında en ufak bir fark yoktur. Daha küçücük bir çocukken önce annesinin, ardından ablasının ölümüne şahit olmuştu ve bununla birlikte çocukluğu boyunca geçirdiği bir çok hastalık… Bu olaylar onda unutulması zor izler bırakmıştı. Mutsuzluğun, hastalıkların, ölüm ve acıların kendilerini gösterdiği resimleri, bu içsel birikimin dışavurumudur.

Munch, “Çığlık”ın bir asır sonra, 1994 yılında Norveç’te bulunduğu Ulusal Galeri’den çalınacağını( Kısa bir süre sonra ele geçirilmiştir) ve gelecekten dünyanın en tanınan resimlerinden biri olacağını tahmin edebilir miydi bilinmez ama 1893’e gelindiğinde artık “Çığlık” yavaş yavaş tarihe adını yazdırmaya hazırlanıyordu bile! Yapılan bir çok denemenin ardından, resmin tam ortasında garip bir surat belirmeye başlamıştı; korkutucu ve çirkin!

Edvard MUNCH, bu garip suratın nedenine; Acı bir çığlığın, güzel olamayacağını, yaşamın yalnızca güzel yönlerini görmenin ikiyüzlülük olacağını söylemekle yanıt verebilirdi ancak…


Taş Baskısı

1895’te de taşbaskısıyla kendinden söz ettirecek olan “Çığlık” nihayet son halini almıştı.

Edvard MUNCH’ın “Çığlık” adını verdiği bu resim, ani bir heyecanın, tüm duygusal izlenimlerimizi nasıl değiştirebileceğini anlatmayı amaçlıyor. Bütün çizgiler resmin odak noktasına, yani çığlık atan başa doğru gidiyor gibi çarpıtılmış. Fal taşı gibi açılmış gözler ve oyuk yanaklar, kafatasını anımsatıyor. Korkunç bir şeyler olmuş mutlaka ve resmi daha da rahatsız edici yapan bu çığlığın nedenini hiçbir zaman bilemeyecek olmamız…

Methods...



4 yorum:

  1. Sanatın bütün dallarıyla uğraşanların, hatta bizler gibi çeşitli elişleriyle uğraşanların hepsinin ortaya çıkarttıkları da zaten bir dışa vurum değil mi? Kişilerin ortaya çıkarttıkları birebir başkasınınkinin kopyası değilse eğer, onlara dikkatlice bakınca karakterleri ve biraz da geçmişleri hakkında fikir edinebilirsin...

    YanıtlaSil
  2. Evet bu konuda çok haklısınız Banuca. Sanat yaratıcılıkla eşdeğer uzantılara sahip... Sanat yapmak için yaratıcı olmak gerekiyor. Yaratmak içinse biriktirmek... İnsan yaşadıkları ile biriktiriyor. Yaşantı yolu ile edinilen bu deneyimler, benlik üzerinde kalıntılara dönüşüyor ve böylece oluşturduğu her yaratı, doğal oalrak yaratıcıyı anlatıyor.

    YanıtlaSil
  3. Hastalık, ölüm gibi kötü izler bırakan yaşanmışlıklar mı acaba sanata yönlenmesine neden; daha doğrusu zaten var olan yeteneğin açığa çıkmasına neden olan etkenler? Siz de belirtmişsiniz zaten; giderek belirgenleşen duygusal yoğunluk.
    Çığlık'taki bilinmezlikle aynı bilinmezlik değil mi; Leonardo da Vinci'nin Mona Lisa'nın gülümseyişindeki sır..

    YanıtlaSil
  4. Belki de bu seçim, insanın kendini ifade etmesinde en özel yolun sanat olmasından kaynaklanıyordur. Hayat bize, olumlu yada olumsuz bir çok şeyi yaptıran tetikleyicilerle dolu. Buna nasıl yön verileceği ise sadece kişinin kendi elinde. Munch'ın bildiği ama bizim bilemediğimiz şey bu olsa gerek...

    YanıtlaSil

Sen de dök içini...