31 Ekim 2010 Pazar

Fosilleşen dünyaya bir katkıda bizden olsun...


Çor çocuk, abla, teyze, yenge, dayı hatta bütün mahalle toplanıp yapılabileceğiniz güzel bir etkinlikten bahsedeceğiz bu hafta. Tarifini vereceğimiz karışım, alternatif birçok uygulama için güzel bir malzeme olabilir. Bu, tamamen sizin hayal gücünüzle sınırlı…

23 Ekim 2010 Cumartesi

Bir paletten ne yapılabilir?

Yoğun bir hafta geçirdikten sonra keyifli bir hafta sonu geçirmenin en alternatifli yollarından biri evde sere serpe uzanıp tembellik yapmak olsa gerek… İşte ben öyle bir hafta sonu geçiriyorum bu hafta. Keyfe keder bir bünye ile tv karşısındaki kanepemle hasret gideriyorum. Kahvemi yudumlayıp, alem-i cihana karşı “banane bee” nidası ile günümü gün ediyorum ve sefam olsun demekten kendimi alıkoyamıyorum nedense… Yapmam gereken bir sürü şey olmasına rağmen, içimdeki tek bir hücre bile oralı olmuyor; ne hoş! Birkaç gündür çok istememe rağmen blogta paylaşmam gerekenleri erteleyip duruyorum. Artık yeter diyerek birikmiş klasörlerin sayısını azaltmak adına yine klavye başında geçtim. Sonbaharın kasveti ve kış mevsiminin kapıya yavaştan dayanmış olması metabolizma da sarsıcı etkiler yaratsa da hayat devam ediyor… 

Özellikle nakliye sektöründe kullanılan ve "Palet" diye adlandırılan şey
Uzun zamandır nette rastlayıp bir klasörün içine biriktirdiğim görselleri paylaşma niyetindeyim şu an. Orada burada denk gelip her gördüğümde içimde yeni bir şey yapma hevesi uyandıran hazır bir malzemeden bahsetmek istiyorum. Yani nakliye işlerinde oldukça fazla kullanılan paletlerden… Ebat ve malzeme olarak oldukça kullanışlı bir forma sahip olan paletler, insanda sürekli bir şeyler yapma isteği uyandırıyor. En azından bende ki etkisi böyle. İster olduğu gibi kullan, istersen de parçalayarak… Her şekilde de çok fazla şey yapabilme şansı tanıyor. Bunun örnekleri de oldukça fazla. Nette her karşılaştığım palet kullanımı ile ilgili örnekleri bir klasörde toplamıştım; bir gün gelirde bunlara ait bir paylaşımda bulunurum diye… Sanırım o gün bu günmüş.

Hadi başlayalım;

19 Ekim 2010 Salı

Gelin kendi abajurumuzu kendimiz yapalım!


Çok fazla harcama yapmadan elimizde hazır bulunan ve ayakta durmak için bir gövdeye ihtiyaç duyan abajurumuzun yardımına koşalım; sevaptır :))

18 Ekim 2010 Pazartesi

Plastiğin doğa ile kavgası...


Hayatımızın hemen hemen her alanında kullandığımız plastik, çoğu zaman çöpe dönüşen sanayi artıkları haline geliyor. Geridönüşüm kavramının altında yatan yegane artık; plastik… Hayatımıza bir şekilde giren plastik, doğayı yok etmek için gönderilmiş bir silah gibi adeta. İşimiz geridönüşüm olunca, ilk etapta akla çok şey gelmeyebiliyor. Biraz düşünüp kurcalasanız da yapabilecekleriniz aslında sınırlı. Özellikle içindeki ürün için aldığımız bidon ve pet şişeler, atmaya kıyılamayacak kadar işlevli gelebiliyor insanın gözüne. İleride illaki bir şey yapar, değerlendiririm bunu diyerek bir yerde saklama gereği duyuyorsunuz ama gel gör ki; yan komşunun sizi belediyeye “çöp ev” başlıklı bir slogan ile ihbar edebilme ihtimali geliveriyor aklınıza. Biriktir biriktir nereye kadar? Hani yaşlı ninelerin eskiyi atamama, market poşetlerini-yoğurt kaselerini biriktirme vb. gibi huyları vardır ya; işte ondan… Bu felsefe ile yola çıkınca insan, “ben şimdi böyleysem yaşlanınca nice olur halim?” diyerek kedere boğulması kaçınılmaz! Bunun için belki şöyle bir çözüm mantıklı olabilir; evin her yanına, “Çöp biriktirme, titre ve kendine gel; sen daha çıtırsın” yazıları yapıştırmak… Eş, dost sen kendini kandırıyorsun dese de aldırmayın…(Burada eş, dostun tepki gösterdiği kısım; çıtırlık mevzusu da olabilir/olmayadabilir. Ne olursa olsun yine de aldırmayın; nihayetinde ikisi de aynı kapıya çıkıyor)

16 Ekim 2010 Cumartesi

Kişisel bir mühürünüz olsun!


Bornova daki Yeşilova Höyüğü nden çıkarılan mühür. 
Bölgede M.Ö. 6000 lerde tarım ve hayvancılıkta ileri bir uygarlık yaşıyordu.

Bizler nesil olarak kitap okumanın ve bir kitaba sahip olmanın verdiği mutluluğu az çok yaşadık ve gelenekselleştirdiğimiz bu yolda elimizden geldiğince yürümeye devam ediyoruz. Her yaşam tecrübesi, insana farklı bakmayı ve farklı anlamlar çıkarmayı sunuyor. Kitap okumaya, bir yaşam tecrübesi olarak bakanlardanım. Her yeni kitap, yeni bir hayatın kapılarını açan en masrafsız deneyim. İyi değerlendirmek ve bunun kıymetini bilmek lazım. Zamanı geldiğinde de başkaları ile paylaşmak…

11 Ekim 2010 Pazartesi

Duvar Kaplama ve Alternatif Bir Çözüm...


Çok uzun yıllardan bu yana; evimin ya da işyerimin en az bir duvarını gazete kağıtları ile kaplayıp üzerine vernik atarak, keyifli bir köşe yaratma hayallerim vardır. Ne yazık ki bu güne kadar bu hayali gerçekleştirecek ne bir fırsatım ne de bir imkanım oldu. Kısacası hayal, hayal olmaktan daha öteye gidemedi. İstanbul’da yaşamaya başlamadan önce birkaç iş için geldiğim bir dönemde, arkadaşlarımla birlikte İstiklal’de ki Leman Kültür’ün kafesine gitmiştik. İlk olarak orada görmüştüm bu uygulamayı. Gerçekten de çok etkileyici görünüyordu. O mekanın “Lemanyak” gibi basılı bir materyali temsil ediyor olması, bu uygulamayı daha da anlamlı kılmış elbette. Tabi benim evimin duvarlarında böyle bir şeyi uygulamak ve bunu daha anlamlı hale getirmek için “evim”, “evde dekor”, “home art” vb. gibi adlar taşıyan bir dergi çıkartma planım yok. O kadar anlamlı olmasa da olur yani… Ben sadece kendimi mutlu etme derdindeyim.

Bir Duvar Hikayesi...


Koşuşturmacalar arasında geçip giden hayatımızda ekstralar için vakit yaratmak, çoğu zaman imkansıza dönüşebiliyor. İş, trafik, market, yemek, temizlik derken hayat geçip gidiyor. Yaşadığımız alanlarda ve çalıştığımız ortamlarda, estetik kaygısına kapılmak ise giderek bir lükse dönüşüyor. Çünkü buna ne vaktimiz oluyor ne de gücümüz. Uzun ve meşakkatli dekorasyon uygulamalarının hayalini bile kurmak zor geliyor. O yüzdendir ki; hayatımızda pratik çözümlere ihtiyaç duymaya başlıyoruz. Uygulaması kolay ve masrafsız her türlü faaliyet bize cazip gelebiliyor. Dört duvar arasında vakit geçirdiğimiz alanları biraz olsun keyifli hale getirebilmek bizim elimizde. Şartlar ve koşullar ne olursa olsun çok fazla vakit ve para harcamadan başarılı sonuçlar ortaya çıkarabiliriz. 

4 Ekim 2010 Pazartesi

Dokuz Taş...



Mart 2010’da bir haftalığına Van’a gittim. Orada bulunma nedenimden arta kalan zamanlarda etrafı şöyle bir tanıma faaliyetlerine de giriştim tabiki...  Van Gölü’nün o topraklara sunduğu bereket sanırım tartışılmaz.